Tıpta uzmanlık sınavı (TUS) uzun
ve ince bir yol. Sayısız fedakarlık, özveri ve emek harcanıyor.
Ancak son virajı ustaca
dönemeyince bir çuval incir heba olabiliyor. Aşağıdakileri;
onlarca yıldır binlerce aday ile yüz yüze TUS sürecini yaşamış birinin
tecrübeleri olarak da okuyabilirsiniz.
BİLİMSEL AÇIDAN
* Temel ağırlıklı çalışın!
– Temel branşlarda spot bilgi ve
ezber sayısı daha fazladır. Unutulma ihtimali yüksektir.
– Klinik bilimlerde bilginin
pişme süreci daha önemlidir. Son günler çok şey değişmez.
* Sınav öncesi akşam yatmadan önce 2 saat farmakoloji çalışın!
– 'İki saatte ne bakılabilir ki'
diyenleri duyar gibiyim.
– Her şey 2 saate tekrar
edilemez, ancak konu başlıklarını gözden geçirebilirsiniz.
– Hangi ilacın hangi grupta olduğuna
bakmak bile size sınavda ciddi özgüven ve avantaj sağlayacak.
* Soru bankası çözmeyin!
– Son 5 gün çok değerli. Bir
bilgi için; 1-1,5 dakika harcanmayacak kadar değerli.
– Bir dakikada spot şeklinde 10
bilgiye bakabilecekken, 1 tane ile yetinmemek gerekir.
– Çok sevdiğiniz bir soru bankası
varsa, belki soru-cevabı şeklinde (çözmeye çalışmadan) spot olarak gözden
geçirilebilir, ancak asla çözmeye çalışmakla uğraşmayın.
– Ancak deneme amaçlı soru çözmek
bu dönemde vakit kaybıdır.
* Sözlü sınava girmeyin!
– TUS bir test sınavı, sözlü
sınav değil.
– Sizi çalıştırma maksadıyla
sorulan soruların; seçenek verilerek sorulması gerekir.
– Seçenek vermeden soru soran
kişilere kulaklarınızı tıkayın.
BİYOLOJİK AÇIDAN
* Rahat sindirilebilen besinler tüketin!
– Hafif ve proteinden zengin
yiyecekler alın.
* Uyku düzeninizi bozmayın!
– Dinlenmiş bir beyin; 2 saat
ekstra çalışmış olandan çok daha fazla katkı sağlar.
– Sınav öncesi akşam uyuyamama
problemini aşmak için; bir önceki gün geç yatıp sınav öncesi günün gündüzünü hiç
kestirmeden geçirin.
* Sınava gitmeden önce hafif ılık-serin su ile duş alın!
– Kendinizi daha zinde
hissedersiniz.
* Sınava 30 dakika kala bol hidrasyondan kaçının!
– Muhtemelen tükettiğiniz
metilksantinlerin (çay, kahve) zayıf diüretik etkisinin; sınavın ortasında sizi
sıkışıklığa itmesini engelleyin.
PSİKOLOJİK AÇIDAN
* Sosyal, siyasal ve ekonomik haberleri takip etmeyin!
– Konsantrasyonunuzu sınav için
yoğunlaştırın.
– Altı üstü 5 dakikalık haber
demeyin, psikolojik etkisi çok daha fazla olabilir.
– Beş gün sonra; dibine kadar
takibe kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
* Negatif enerjiden uzaklaşın!
– Her zaman çevrenizde negatif
enerji yayan birileri olacak.
– Bu kişilerin varlığını
engelleyemezsiniz, ancak söylediklerine kulaklarınızı tıkayabilirsiniz.
– Bu kişilerden uzaklaşmaya
çalışın. Reseptörlerinizi desensitize ve down regüle edin. Etkiyi minimalize
edin.
* Son dakikada akla gelebilecek parlak fikirlerden uzak durun!
– Test edilip onaylanmadıkları
için komplikasyon oluşturma ihtimalleri yüksektir.
– Sınava beş kala; yeni bir
taktik, yeni bir teknik veya yeni bir proje peşinde koşmayın.
* Fırsat olursa sınav merkezini önceden bir gidip görün!
– Son anda çıkabilecek sorunların
çoğunu elemiş olursunuz.
– Sınava gergin girme ihtimaliniz
azalır.
* Bu iş olacak, buna samimi bir şekilde inanın!
– Rakiplerinizin durumu sizden
çok daha iyi değil.
– Son bir coşku ile
yapabileceğinizin en iyisini elde etmeye çalışın.
– Çünkü zafer; hiç kuşkusuz
olabileceğine inananlarındır!
Emeğinizin hakkını sonuna kadar
alacağınız bir sınav geçirmeniz diliyorum.
Çok selamlar,
sevgiler..
Sınav yaklaştıkça, takvim daraldıkça
stres-anksiyete (adrenerjik sistem); locus sereleus ve retiküler formasyonu
uyarıyor. Zihinsel fonksiyonlar hızlanıyor, uyku paterni değişiyor. Yıllarca
çok iyi bir çalışma temposu tutturanlar dahi; sona doğru bocalayabiliyor.
* Eksiklerimi mi tamamlasam?
* Soru mu çözsem?
* Deneme mi baksam?
* Yavaş okuyorum, yoksa vakit mi
kaybediyorum?
* Hızlı okuyorum, acaba etkisiz mi
çalışıyorum?
* TUS Kampına gitmek vakit kaybı mı
olur?....
YAPILABİLECEKLER
Son bir ay için tekrar programı oluşturun.
Okuduğunuzu anlamını engellemeyecek
kadar seri okuyun. Merak etmeyin,
beyin aldığınızın iki tık fazlasını görür ve fark eder.
Soru çözme faslının aslında çok önceden
bitmesi gerekirdi. Son bir ay; soru çözmeye çalışmak ciddi vakit
kaybettirebilir. Soru eksiğiniz varsa, bu aşamada en etkili seçenek; çözmeye çalışmadan: ‘soru-cevabı-dikkat
edilmesi gereken noktası’ diye bakmak olabilir.Yani
soru çözmek değil, soru bakmayı deneyebilirsiniz.
Geçmiş dönem denemeleri veya deneme
kitapları ile de bu saatten sonra çok vakit kaybetmeyin. Toplamda 2, en fazla 3
deneme ile yetinin.
TUS Kampının fayda sağlayıp
sağlamayacağını en iyi siz
bilebilirsiniz. Çünkü cevabı kişiye göre değişir. Okumadan gocunmayanlar için,
1 günde anlatılanları 3-4 saatte okumak mümkündür. Ancak sona doğru
elinizin-ayağınızın dolanacağından endişeleniyorsanız, kamp sizin için ilaç da
olabilir.
Bir yıldır yapmadığınız eksiklikleri
çözeceğiniz zaman diliminde değilsiniz. Mevcut
çalışılmış yerlerin tozunu almak, cilalamak; size toplamda daha çok
kazandırır.
Tekrar programımızı oluştururken son 5 günü temel ağırlıklı (biyokimya,
farmakoloji, anatomi..) çalışın. Temel bilimler daha spottur ve çok şey vardır.
Unutulması daha kolaydır. Klinik bilimler daha nosyon kazanma, bilginin kafada
pişmesi demektir. Son 5 gün hiç klinik çalışmasanız dahi; netiniz en faz 2-3
azalır. Ancak son beş gün hiç temel bilim çalışmazsanız; netiniz 20-25
azalabilir.
Aşırı stres; size negatif dönebilir.
Kişi aşırı önemsediği şeyden kokar ve stres yaşarmış. Sıkıntılı durumun
nedenini ortadan kaldırmak için; öncelikle onu
küçümsemeniz gerekir. TUS’u ve gözünüzde büyüttüğünüz hayali rakiplerinizi
küçümseyin. TUS bir nihai liman değil, sadece yolunuzun üzerindeki bir ara
durak olduğunu düşünün.
Her şeyi unuttuğunuzu,
hatırlamayacağınızı düşündüğünüz anlar yaşayabilirsiniz. Bu duyguya herkes
sahip olabiliyor. Endişelenmeyin kötü prognoz kriteri değildir.
TUS bir sözlü sınav değildir, test sınavıdır. Bir şeyi hatırlamak
isterken hatırlayamamanız, o bilgi seçenekler halinde karşınıza konunca
yapamayacağınız anlamına gelmez. Size sözlü sınav yapılmasına izin vermeyin.
Seçenek vermeden soru soran kişilerden uzak durun.
Selamlar, sevgiler..
İlk okumalarını bitiren, sınava az vakti
kalan, soru bakmaya başlayan veya denemelere daha ciddiyetle girenlerin
genellikle karşılaştıkları ilk şok:
Bu mudur yani? Tüm konuları bitirdim, derslere girdim. Ancak bu net harcadığım
emekle hiç orantılı değil! Lafı eğip bükmeye gerek yok. Soru çözemeyen kişinin
konuyu öğrendiğinden, bilgiyi oturttuğundan söz etmek mümkün değildir. Tıpta
Uzmanlık Sınavı (TUS) çalışma sürecinin nihai ve temel amacının sizi
istediğiniz yere ulaştıracak sayıda netten geçtiğini söylemeye gerek yok. Başarı için her türlü fedakarlığı yapıp, sınav
günü yapmanız gereken şeyi (soru çözmeyi) yapmamak ancak bir akıl tutulması
olabilir.
Arkadaşlar, soru çözemedikten sonra konuları 20 defa tekrar etseniz ne olacak?
– Ben bilgiyi bileyim, soruyu nasıl olsa
yaparım.
– Hele bir tekrar daha atayım, sonra
soru bakarım.
– Tüm konuları bitireyim sonra soru
bakarım.
– Tam öğrenmeden soru bakarsam moralim
bozulur, sonra hiç çalışamam…diye diye diye…günler geçer gider, sınava 2 ay
kalır. Acı gerçekler ile baş başa kalınır.
Bu cümleler ertelemeden rahatlık bulan
kişilerin söylemleridir. Kişi soru çözünce sınava tabi tutulacağını düşünür. Eh
nihayetinde kimse sınava tabi tutulmaktan hoşlanmaz, mümkünse ertelemek, hatta
iptal etmek ister. Ancak bu doğru bir düşünce değildir. Soru çözünce sınava
girmiyorsunuz. Aksine nerelerin sorulduğunu, neyin önemli olduğunu, yanlış
bildiğinizin doğrusunu fark ediyorsunuz.
Konuyu okumak ile öğrenmek aynı
şey değildir. Okumak; sadece o bilgiyi görmüş olmaktır. Öğrenmek; onu hafızaya
kaydetmiş olmaktır, kognitif sitemde işlemiş olmaktır ve gerektiğinde
hatırlayabilmek demektir. Bilgiyi hafızaya kaydetmek için, gerektiğinde onu
geri çağırabilmek için onu bir şeyler
ile ilişkilendirmek gerekir. Bu ilişkilendirme bazen bir mekanizma, bazen
bir klinik bilgi, bazen bir hatıra, bazen görsel teknik, bazen bir çağrışım
olabilir. Bilgiye ‘Ben bunu nasıl
hatırlarım?’ gözüyle bakınca ilişki bir şekilde bulunur, olmadı
oluşturulur.
Konu öğrenmek ile onu kullanabilmek
aynı şey değildir. Kullanılmayan bilginin başarıya katkısı olmaz. Bilgiyi
kullanabilmek, başarıya giden yolun son ve en önemli aşamasıdır. Uzun ve zorlu
TUS yolculuğunu aşıp bu aşamaya takılıp kalmak en büyük talihsizliktir. Bunu
aşmanın da en iyi yolu ilgili konu ile ilgili bol bol kaliteli ve açıklamalı soru çözmektir. Çok farklı bakış
açılarını görmek, bilginin nasıl sorulabileceği hakkında önceden pratik yapmış
olmak size sınavda çok ciddi avantajlar sağlar.
ÖRNEĞİN:
* Retinal pigmentasyona neden olabilen
antipsikotik ilaç tiyoridazin size: ‘Otuz yaşındaki erkek hastanın fundus
muayenesinde bilateral pigmente lezyonlar saptanıyor. Hastaya retinitis
pigmentoza ön tanısı konuyor. Daha sonra alınan ayrıntılı anamnezinde aslında
hastanın kullanmakta olduğu bir ilacın buna neden olduğu fark ediliyor. Bu ilaç
aşağıdakilerden hangisidir?’ diye sorulabilir.
* Safra asidi bağlayan reçinelerden olan
hipolipidemik ilaç kolestiramin: ‘Aşağıdaki ilaçlardan hangisi kolesterol’ün
metabolizmasını hızlandırarak plazma düzeyini düşürür?’ diye sorulabilir.
* Karbonik anhidraz enzim inhibisyonu ve
kalevi diürez oluşturan asetazolamid size: Orak hücreli anemi nedeniyle takip
edilen bir hastanın glokom tedavisi için aşağıdaki ilaçlardan hangisi tercih
edilmemelidir?’ diye sorulabilir.
* Bir beta blokör olan propranolol’un
nonselektif olması size: ‘Aşağıdakilerden hangisi isoproterenol’un etkilerini
engellemede daha başarılıdır?’ diye sorulabilir.
* Hem beta hem de alfa blokör olan
labetalol size: Astım tedavisi için albuterol ve nazal konjesyon tedavisi için
fenilefrin kullanan bir hastanın hipertansiyon tedavisinde aşağıdaki
antihipertansiflerden hangisi uygun bir seçenek değildir?’ diye sorulabilir.
Örnekleri arttırmak mümkün. Önceden
yeterince soru çözmemiş bir kişi bu sorular ile karşılaşınca ‘Ughh, bu da ne
ki?’ diye düşünür, ancak önceden benzer soru çözmüş bir kişi leb demeden
leblebiyi anlar. Bu ve benzeri sorularda takılmamak için size vizyon katacak,
kaliteli ve açıklamalı bir soru bankası gerekir.
Bazı arkadaşlarımızın ‘Hocam, bu
anlattıklarınız henüz vakti olan kişiler için iyi güzel de. Sınava (2 aydan) az vakti kalanlar için ne
önerirsiniz?’ dediğini duyar gibiyim.
Hem yeterince soru çözmek hem de
vakitten kazanmak için bu arkadaşlarımız soru bankalarını ‘soru-cevap’ şeklinde çalışabilir. Soruyu çözmeye çalışmadan,
sadece soru kökünü ve cevabını okunarak, varsa çeldirici seçeneğe bakarak
geçebilirsiniz. Soruyu çözmek için 1-2 dakikanız geçer. Ancak bu şekilde 1
dakikada 5-6 soru bakabilirsiniz. Bu yöntem önceden çözülmüş soru bankalarının
tekrarı için de iyi bir yöntemdir.
Eğer deneme sınavlarında hep iki seçenek
arasında kalıyorsanız. Bunun en önemli nedeni az soru çözmektir, sizi hedefe
ulaştıracak ayrıntıyı bilmemektir. Emeğimizin hakkını almak için soru çözmeyi
ertelemeyin. Şimdi çözmezseniz, iyi bir puan istiyorsanız, bir sonraki TUS
nasıl olsa çözmek zorunda kalacaksınız. Öyleyse neden hemen şimdi olmasın?
Selamlar, sevgiler..
Kelebek etkisi kavramı, ilk kez kaos
teorisinin savunucusu ünlü matematikçi ve meteorolog Edward Norton Lorenz
tarafından kullanıldı. Ancak kavramı medyatik hale getiren hiç kuşkusuz Ashton
Kutches’in başrolde olduğu 2004 yılı Hollywood yapımı Kelebek Etkisi adlı filim
oldu.
Lorenz bu kavramla görünüşte ilgisiz
gibi görünen küçük değişimlerin büyük ve karmaşık sistemleri nasıl
etkileyebildiğini tanımlamaya çalışıyordu. Kavram, Lorenz’in ifadesi ile ‘Amazon ormanlarında bir kelebeğin kanat
çırpması, Teksas’da fırtına kopmasına neden olabilir’ ile dikkat çekmeye
başladı.
İlk bakışta çok uçuk ve ütopik gibi
görünse de, aslında iki olay arasında ilişkiler
zinciri kurulabilirse böyle bir etkinin oluşması imkansız değildir. Bunun
en güzel örneği domino teorisidir.
Biri size 10 gramlık bir taş ile Empire State binası yıkabilirim dese, ilk
duyuşta ne kadar saçma olduğunu düşünürsünüz değil mi? Ancak günümüzde bunun
domino teorisi ile olabileceğini artık gayet iyi biliyoruz.
Tabi böyle bir sonuç oluşturabilmek için
doğru yerde, doğru hareketi yapmak
gerekir.
Peki böyle bir etki tıpta uzmanlık
sınavı (TUS) için oluşturulabilir mi? TUS’ta çıkan soruların dağılımına
baktığımızda bu etkiyi oluşturmak için en
olası aday farmakolojidir.
Öncelikle her dersten soru yaptırabiliyor. Farmakolojiden 22 soru çıkıyor,
ancak yaptırabildiği toplam soru sayısı bazen 55’i bulabiliyor. Dolayısıyla
kelebek etkisi için gerekli ilişkiler yumağına dokunabilir. Yani doğru yerde bulunuyor.
Peki doğru hareketi nasıl yapacak? Bunun için onu doğru kullanıyor olmak
gerekir. Sadece ‘düz ezber yap geç’ ile bu etkiyi sağlamak mümkün değil.
Farmakolojiyi doğru kullanabilmek için onu, klinik branşlar ile olan ilişkisi
ile (klinik farmakoloji), mekanizması ile (patofizyoloji), yorumu ile ile
bilmek gerekir.
Bir kelebek gibi kanatlanıp, mutlu
olacağınız yere konmanız dileğiyle,
Selamlar, sevgiler..
Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) açıklandı ve
yerleştirme dönemi başladı. Yerleşme ihtimali olan arkadaşlarımızı tatlı bir
heyecan sarmış durumda. Yıllardır verdikleri emeğin sonucuyla; 4-5 yıl
yaşayacakları şehiri, 45 yıl yapacakları mesleği ve belki de bir ömür birlikte
olacakları kişiyi bulacakları yeri belirlemeye çalışıyorlar.
Ancak hemen her dönem karşılaştığımız sıkıntılı bir durum var: Gidilmeyecek yeri tercih etmek!
Başlanmayacak kliniği kazanmak!
İlk bakışta ‘Bana ne canım, bu onların
sorunu. Havam olsun, eş-dost kazanmadı demesin, hem kendimi daha iyi
hissederim!’ diye düşünülse de; aslında bu hareketin kişinin kendisine de
epeyce zararı vardır.
Acaba farkındalar mı?
DİĞER HEKİMLERE ZARARLARI
– Beğenmeyebilirsiniz, gitmeyi hiç
düşünmeyebilirsiniz. Ancak unutmayın bu klinik başka bir kişinin yıllarca
yerleşmek için hayal ettiği yer olabilir.
– Domino teorisi ile etkisiyle sadece
bir kişiyi değil, yüzlerce-binlerce kişiyi etkileyebilir. Vebal büyük.
– Benzer harekette bulunan kişi sayısı
arttıkça yukarılarda kartopu ile başlayan ancak aşağılarda çığ ile sonuçlanan
tablolar oluşabilir.
– Söz konusu kliniğin asistansız
kalması, orada görevli hekimler için de mağduriyete neden olabilir. Süresi
dolan kıdemli asistanın eğitim süresi uzatılabilir. Diğer asistanlar fazladan
tuttukları her fazla nöbette sizi rahmetle yad edebilir.
– Zamana göre düzensiz asistan dağılımı,
o kliniğin eğitim faaliyetlerini, işleyişini sıkıntıya sokabilir.
KİŞİNİN KENDİNE ZARARLARI
– Bir sonraki sınav için uygulanacak %2’lik puan kesintisi ilk akla gelen
zarar.
– Hiç gitmek istemediğiniz bölüme
mahalle baskısı nedeniyle (eş, dost, akraba..) çaresizce başlayabilirsiniz. Böyle bir durumda çıkış maliyetiniz
1,5-2 yıla çıkabilir. Çıkamayacağınız yollara sürüklenebilirsiniz.
– Katkı sağladığınız harmoni ile; benzer
şeyleri daha üst sıradakilerin yapması sizi de mağdurlar kervanına katabilir.
– Yükselen ve yanlış taban puanlar
gelecekteki tercihlerinizi sağlıksız yapmanıza neden olabilir.
– Boş kalan kadro teknik nedenler ile
genelde bir yol sonraya yansıdığı için; kazanmayı hedeflediğiniz bir sonraki
TUS'un kadro sayısına zarar verebilirsiniz.
Mucizeler ile sık karşılaşılmayan bu
dünyada; cennetimizi de cehennemimiz de
oluşturmak bize bağlı.
Özetle; iyilik bulmak için artık iyilik
yapma vaktidir!
Çok selamlar, sevgiler..
Tercih dönemi yaklaşırken,
arkadaşlarımızın sıklıkla soruduğu soru: Hocam, nerenin eğitimi iyi? Hangi
klinik iyi eğitim veriyor? Şurayı kazansam acaba eğitimim eksik kalır mı?
+ Arkadaşlar; öncelikle titreyin ve
kendinize gelin.
+ Her şeyden önce ülkemizde eğitimi çok iyi olan klinik yok. Hatta
sizin kriterlerinize göre hepsi kötü.
+ Eğer gittiğiniz klinikteki hocanın
veya eğitim görevlilerinin 'Gel bakalım güzel evladım, sana şunu şunu
öğreteyim. Elinden tutup bunu kavratayım. Sonrasında sana güzelce ders anlatıp
seni eksiksiz yetiştireyim. Yayın yapmana yardımcı olayım. Yıllarca
biriktirdiğim tecrübemi zorla cebine sokayım' diyeceğini düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz.
+ Bırakın bunların olmasını, tersinin
olma ihtimal daha yüksektir.
+ Eğitim ve öğrenme için büyük ihtimalle
sizin onların peşinde koşmanız gerekecek.
+ Çokça kitap, textbook, review, makale okuyarak bilginizi
geliştireceksiniz.
+ İyi bir gözlemci olup imkanları
değerlendirip yeteceğinizi ve becerinizi arttıracaksınız.
+ Bir de bu eğitim işine kafayı da çok
takmayın: Diyelim ki çok kötü bir eğitim aldınız. Bunu uzman olduktan sonra telafi etmeniz en fazla 1 yılınızı alır.
Bu durum cerrahi kliniklerde bile böyle. Kaldı ki dahili bilimlerde o da yok.
Çok okuyan ve araştıran bir asistan eğitim sorumlusundan çok daha bilgili
olabilir.
+ Sonuçta bilişim çağını
yaşıyoruz. Bilgiye ulaşmak çok
kolaylaştı ve ucuzladı.
+ Belki size komik gelecek; bu camiada
Youtube'dan ve Eyetube'dan videolar izleyerek önceden hiç deneme şansı olmadığı
halde pek çok ameliyatı yapabilen göz doktorları tanırım.
+ Önemli olan; bilgiyi en doğru ve
güncel hali ile nerede bulacağınıza yani metadolojiye hakim olmaktır.
+ Dolayısıyla size tavsiyem: Gittiğiniz
yerde mutlu olmak için eğitim kadar o kliniğin imkanlarına, ortamın huzuruna,
nöbet sayısına, female/male oranına ve ayrıca döner sermaye ödemlerine de
dikkat etmenizdir.
Çok selamlar, sevgiler..
Sonuçlar açıklandıktan sonra yoğun bir
şekilde sorulan soru: Puanım şudur. İstediğim klinik şudur. Bu puanla istediğim
şehirde dilediğim kliniğe yerleşemiyorum. Farklı şehirde istediğim kliniğe mi
gideyim? Yoksa istediğim şehirde ancak puanı daha düşük olan farklı bir kliniğe
mi gideyim?
+ İstenen şehirde dilenen kliniği
kazanmak herkesin hayali. Ancak bu; her kişi için maalesef mümkün olmuyor.
+ Asistanlık 4-5 yıllık süre, elde
edilen yetkinliğin icraatı ise yaklaşık 50 yıllık süre.
+ Bu nedenle; benim genel tavsiyem
kliniği şehirin önüne almanızdır. Çünkü 5 yıl bir şekilde geçer; ancak 50 yıl
kolay geçmez.
+ Tabi şu detayı da eklemek gerekir:
İstediğiniz klinikten emin değilseniz. 'O da olur, olmazsa bu da aslında fena
değil' diyorsanız. Yani eşitler arasında birinciyi arıyorsanız. Hiç kuşkusuz
şehiri de hesaba katmak gerekir.
Başlık çok provokatif oldu. Farkındayım.
Provokasyon; en az ölüm ve seks kadar, dikkat çeker bu hayatta. Dikkat çekmeyen
şey de okunmaz ki Kısır tartışmalar ile
vakit kaybettiğimiz şu zamanlarda bizi, hepimizi çok ilgilendiren ve
ıskalanmaması gereken bir konu aslında. Onun adı: Yapay zeka!
İlk bakışta bilim kurgu
gibi gözükse de, hızla hayatımıza giriyor, kendine yer açıyor,
genişliyor, aynı zamanda tehdit ediyor, farkında mısınız? Eskiden bilim
kurgu romanlarında okuduğumuz şeyler hızla gerçek hayatta kendine yer buluyor:
Kendi kendine çalışabilen arabalar, çeviri kalitesi gün geçtikçe artan online
çeviri programları, müzik besteleyen bilgisayarlar, filmler için senaryo yazan
programlar, finansal işlemleri yapan cep uygulamaları, hastalara tanı ve tedavi
düzenleyen programlar..
İnsan olarak iki ana
yeteneğimiz vardı, fiziksel ve bilişsel. Fiziksel üstünlüğümüzü
kaybedeli çok oldu. Makinelerin insanlarda çok daha üstün işler
başarabileceğini deneyimledik. Binlerce ırgatın haftalarca yapamayacağı işi bir
günde yapabilen iş makineleri, kalabalık orduların kazanamadığı savaşları
zaferle sonlandıran insansız hava araçları, aylarca kat edemeyeceğimiz
mesafeleri bize hızla aldıran ulaşım araçları, binlerce işçinin yapamayacağı
işleri yapan dağları-taşları delen makineler..
Fiziksel becerisi ve yeteneği üstün
olan robotların ve makinelerin; onları yönetecek ve yönlendirecek insanların zekasına
ihtiyacı hep oldu. Onları yöneten bizdik. Onlar; sadece bir yardımcı idi.
Dolayısıyla beyaz yakalılar olarak; hayatımıza girmelerini, pek çok kişiyi
işsiz bırakmalarını önemsemedik, aksine destekledik. Peki ya artık
bilgisayarların, robotların, algoritmaların, yazılımların bizim zekamıza ihtiyacı
kalmazsa? Yapay zeka; bu ihtiyacı ortadan kaldırırsa?
Teknolojik altyapının
desteğiyle, hastaların şikayetlerini dinleyen, hikayesini alan, objektif
(kanıta dayalı) tetkik ve görüntüleme istemlerini sisteme giren, sonuçları
değerlendiren, en gelişmiş ve güncel algoritmalar (guideline’lar) ile tanı
koyan, güncel tedavi reçetesini hatasız ve eksiksiz yazan, gerektiğinde
operasyon yapan robotların, programların, uygulamaların hayatımıza girdiğini
düşünün. İlk bakışta uçuk gibi gözükse de; teknik olarak bunların
gerçekleşmemesi için an itibari ile bir engel yok. Mevcut teknoloji dahi
bunları yapmak için yeterli.
Peki bu süreç
engellenebilir mi? Sanmıyorum. Belki yavaşlatılabilir, ancak engellenemez.
Çünkü, insanların doktorlardan beklentileri sürekli artıyor, yeni veri akışı
katlanıyor, ilaç sayısı ve detayı büyüyor, tıp bilimi doktorlar için gün
geçtikçe karmaşıklaşıyor. Bilgi sayısı, detayı ve karmaşıklığı; bilişsel
yeteneği sınırlı olan bizleri zorluyor. İş bölüşümü de artık fayda etmez
hale geldi. Çünkü branşlaşma eğitim süresini uzatıyor, insan ortalama
yaşam süresini zorluyor, maliyetleri arttırıyor.
Fiziksel becerimizi
devredeli çok oldu, bilişsel becerimizi de devredersek ‘gereksizler sınıfı’nın
oluşmaması için bir engel yok. Gereksizler sınıfı içinde sadece bankacıların,
finansçıların, taksi şoförlerinin, yöneticilerin, tercümanların, öğretmenlerin
değil aynı zamanda doktorların da olacağını tahmin etmek için kahin olmak
gerekmiyor. Tarihte kazananlar; süreci engellemeye çalışanlardan değil, onu iyi
analiz edip kullanmayı bilenlerden çıkıyor.
Tıpta
Uzmanlık Sınavı (TUS), mevzuat gereği yılda 2 kez yapılıyor. Sınav
sonrası tartışmalar, hatalı-özensiz sorular, itirazlar, davalar, sonuçlar,
yerleştirmeler derken zaman da bir yandan akıp gidiyor. Bir sonraki sınava
ortalama 3 ay gibi kısa bir süre kalıyor. Tabi herkes istediği yere
ulaşamayabiliyor. Hayaller ve hedefler bir sonraki TUS’a kalıyor.
Mezun arkadaşlarımızı alıyor bir telaş: Ne
yapsak da etsek, şu kalan 3 aylık süreyi en iyi şekilde
kullansak? Bir sonraki TUS’u bizim yapsak.
Öncelikle bu arkadaşlarımız genellikle
major konu okuma eksiği olmayan kişiler oluyor. Bu arkadaşlarımız için en
iyi (reel sonucu olacak) yol haritası, varsa major konu okuma eksiği
tamamladıktan sonra, tekrar ile vakit kaybetmeden bol açıklamalı soru
çalışmaktır.
TUS Kamplarında, Ankara veya İstanbul hiç
fark etmiyor, dikkatimi hep çekiyor; arkadaşlarımızın birbirine sorduğu tek bir
soru var: Kaç tekrar yaptın? Kaç tekrar yaptın?
Arkadaşlar; titreyin ve kendinize
gelin lütfen! Soru çözemedikten sonra 50 tekrar yapsanız ne
olacak? TUS için her şeyi yapıp, sınav günü yapılacak şeyi (soru
çözmeyi) ertelemek olsa olsa bir akıl tutulması olabilir. Bakınız, tüm
samimiyetimle söylüyorum. Sadece açıklamalı soru kitapları çalışarak iyi puan
alabilen pek çok kişi ile karşılaştım. Ancak sadece konu tekrarı yaparak iyi
puan alabilen henüz bir kişi ile bile karşılaşmadım. Gireceğiniz şey; bir
direksiyon sınavıdır. Sadece kitap okumakla olmaz. Direksiyonun başına
geçip pratik de yapmanız (soru çalışmanız) gerekir.
Hem soru çözmek sadece kendinizi sınamak
anlamına gelmez. Açıklaması KALİTELİ bir soru kitabı size konu
da çalıştırır. Bilmediğinizi öğretir, yanlış bildiğinizi düzeltir. Piyasadaki
güncel olmayan, kalitesiz, ters cümle, spotvari, zorlama, mesajı-çeldiricisi
olmayan, açıklaması kel alaka copy-paste hazırlanmış soru kitaplarıyla vakit
kaybetmeyin. Güncel, konunun mihenkini kafaya oturtan, çeldiricisi
olan, açıklaması soruyu muhattap alan, diğer seçeneklerin neden cevap
olamayacağını anlatan kaliteli soru kitapları çözün, çalışın.
Farmakoloji için buna örnek ALTUN
Farmakoloji KARMA SORU KİTABI olabilir. Şimdi bazı arkadaşlar eminim ‘bak
reklam yapıyor’ diyecek. Ancak bu kitabı hazırlarken ne kadar yoğun emek
harcadığımızı (tüm TUS soruları, fakülte komite-final soruları, STS, YDUS,
Textbook workbook’ları..) ve nasıl hedefe ulaştıracak şekilde planlandığını
bilseydiniz emin böyle düşünmezdiniz.
Bir de; arkadaşlarımız bazen
soruyor: Acaba konum mu eksik? Yoksa sorum mu eksik? Bunu nasıl
anlarım. Bunu anlamak çok kolay. Elinize bir soru kitabını alın.
Çözemediğiniz bir sorunun açıklamasını okumaya başlayın. Eğer açıklamayı
okuduğunuzda ‘hadi be, cevabı bu muydu, bak ben bunu aslında yapardım’ diyorsanız;
bu soru eksiğini gösterir. Yok eğer açıklamayı okuduğunuzda ‘Vaay,
demek böyle şeyler de varmış’ diyorsanız bu da konu eksiğini gösterir.
Sorularda hep iki seçenek arasında
kalanların, emeği ile orantısız puan alanların genel
problemi yeterince kaliteli soru çözmemektir. Bunu çok geçmeden fark
etmeniz dileğiyle..
Selamlar, sevgiler.
* İlaçların etkileri ve yan etkileri; hedef organ ve sistemlerdeki
etkileri ile ilişkilidir. Bu nedenle; temel anatomi ve fizyoloji bilgilerine
hakim olmak önemlidir.
* Kendize ait flaşkart’larınızı oluşturun. İlaçların soy isimlerine dikkat edin. Kartın
diğer tarafına sınıflamasını, prototip
ilacı, majör etki ve yan etkilerini
yazın. Bilgilere aşina olana kadar ara ara tekrarlarınızı bu kartlar ile yapın.
Bu maçla telli bir defter de iş görebilir. Her grup için 2 adet prototip
belirleyin.Her grup için 3 adet majör etki ve yan etkiyi belirleyin. Bilgileri madde-madde yazınız. Flaşkart
defterinizde gereksiz kelimelere yer vermeyin. Sadece sizi cevaba götürecek kelimelere yer verin.
* Karışabilecek bilgiler arasındaki farkları tespit için şifreler belirleyin
(Örnek: Flukon-azol (A-zol: A-ntifunfaldir), Ome-pr-azol (Pr-azol:
Pr-oton pompa inhibitörüdür)
* Sempatik ve parasempatik sistemi iyi öğrenin. Çünkü pek çok
ilacın bu sistemleri etkilemesi ihtimaldir.
* İlaçların pek çok endikasyonu ve kontrendikasyonu vardır. Ayrıca
bunların nedenleri vardır, yanlarına nedenlerini yazınız. (Örnek: Karvedilol:
damarları gevşettiği için hipertansiyonda, kalbi gevşettiği için diyastolik
kalp yetmezliğinde, sağ kalımı arttırdığı için MI öyküsünde endikedir. Sedasyon
yaptığı için depresyonda, bronkospazm yapabileceği için astımda kontrendikedir
gibi)
* Bir grup ilacı/bilgiyi birlikte öğrenmek için baş harfler ile
kelime oluşturacaksanız; oluşturduğunuz kelime devrik de olsa konu ile ilişkili
olsun (Örnek: Gebelerde kullanılabilen antihipertansifler: HaMiLe: Hidralazin,
Metildopa, Labetalol)
* Bilgileri bir şeyler (mekanizma, klinik bilgi, hatıra, çağrışım,
hikaye..) ile ilişkilendirmeye çalışın. Çok basamaklı uzun mekanizmalar ile vakit kaybetmeyin. Sizi sonuca
hızla ulaştıracak kısa yollar icat edin. İlişkili
bilgileri yan yana getirin. Benzerlikleri, zıtlıkları, varsa bilgiyi güçlü
çeldiricisi ile birlikte öğrenin.
b
* Görsel hafıza
tekniklerine önem verin. Her şeyi kafadan çıkarmak mümkün değil, birçok şeyi
önünüzde soruya bakınca görebilmeniz lazım.
* Konsantre çalışın.
Konu kitabından çalışırken her paragraftaki majör bilgileri yan tarafına 3-5
madde ile özetleyin.
* Kişi sevdiğine yaklaşır, eleştirdiğinden fark etmeden
uzaklaşırmış. Farmakolojiyi sevin!
Mutlu olacağınız yere ulaşmanıza en fazla katkı sağlayacak, hem camiada hem de
hastalara karşı pratikte sizi en güçlü kılacak derstir, bunu unutmayın!
Selamlar, sevgiler..
Tüm
canlılarda olduğu gibi insanoğlunun genetik kodlarında da var: Faydaya
yönelmek ve zarardan kaçmak. Hayat; hemen her anımızda bize
değişik seçenekler sunar. Ve biz bu seçenekler arasında tercihlerimizi yaparak
yolumuzu çizer ve belirleriz.
Hayat;
tercihlerini yaparken vizyon sahibi olanları, stratejik düşünebilenleri,
sekonder kazançları hesaba katabilenleri, büyük şeylere uzanabilmek
için elindeki küçük şeyleri bir kenara bırakabilenleri yükseklere
taşır. Sadece o anı düşünenleri, dağınık düşüncelere sahip olanları,
etrafındaki küçük şeylere bakıp bakıp duranları, küçük de olsa; çok zaman da
alsa her faydanın peşine takılıp gidenleri ise silip tüketir.
Kişi
elindeki küçük şeylere sıkı sıkıya yapıştıkça; ufku daralır ve
küçülür. Bir süre sonra yapabileceği en iyi şeyin o olduğuna inanır,
kendisinden ancak bu kadarının gelebileceğine ikna olmaya başlar. İşin kötü
yanı; sıkı sıkıya yapıştığı şeyden bile bir süre uzaklaşmak zorunda kalır.
Çünkü hayat kazanmayana durma şansı vermez, kaybettirir.
Bir
toplantıya veya kongreye katılmak için bir miktar emek ve zaman harcamanız
gerekebilir. Ancak bu toplantıda hayatınızın akışını değiştirecek kişiler ile
tanışabilirsiniz. ‘Ben şöyle iyi, böyle kaliteli biriyim, onlar bana gelsin’
diyerek kendinizi bir süre kandırabilirsiniz. Ancak bir süre sonra bekleyen ve
fark edilmeyenler kervanına katılabilirsiniz. Çünkü toplum kişiye
gitmez, ancak kişi topluma gidebilir.
Ders
çalışmak için kütüphaneye gitmek; yol ve yiyecek giderinizi arttırabilir. Ancak
gelecekte önünüzü açacak sınava daha verimli çalışmanızı sağlayabilir.
Faydası
olacağına inandığınız bir
desteği almayarak masraftan kurtulduğunuzu düşünebilirsiniz, ancak sınavda
alabileceğinizden daha azına razı olmak zorunda kalabilir, toplam maliyetinizi
sosyal ve ekonomik açıdan çok yukarılara taşıyabilirsiniz.
Bir
tiyatro veya sinemaya gitmek, bir kitap okumak vaktinizi alabilir. Ancak
öğreneceğiniz veya göreceğiniz bir şey; hayata bakışınızı
değiştirebilir. Değişen ve gelişen bakış açınız ile tercihlerinizi
daha dikkatli ve verimli bir şekilde belirleyebilirsiniz.
Bir
bilgisayar seminerine katıldım, debelenerek yaptığım işlerin nasıl daha kolay
ve güzel yapılabileceğine tanık oldum. Seminere katılmak başta zaman kaybı gibi
gözükmüştü. Ancak şimdi toplamda çok daha fazla zamanım ve işim var
diyebilirsiniz. ‘Bir kitap okudum, bir seminere katıldım hayatım
değişti’ diyen insan sayısı az değildir.
Hemen
her şeyin hızla geliştiği ve güncellendiği bir
zamanda araştırma ve geliştirme (AR-GE) için zaman ve kaynak ayırmak günümüzün
olmazsa olmazlarındandır. Her gün aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek
ancak deliliktir. Farklı sonuçlar elde etmek için farklı şeyler yapmayı
göze almak gerekir. Farklı şeyleri yapmak için zahmetine katlanmak
gerekir. Çünkü hayat kısa; beklettiğinizi sandığınız şeyleri her zaman
elinizin altında tutamayabilirsiniz.
Özetle,
evet hiç kuşkusuz, büyük işler için küçük şeyleri feda edebilmek
gerekir!
Büyük
olmak için, onu konuşanların değil, onu
elde edenlerin hikayesine bakmak gerek. Aksi halde temennilerle, komplo
teorileriyle, niyet okumalarla, gizli ajanda hesaplarıyla veya
manipülasyonlarla baş başa kalma ihtimali var.
Peki büyümeyi başaranların ortak
özellikleri nelerdir?
+
Çevreden gelen negatif enerjiden
kendilerini korumayı bilirler. Tüm çevreyi tatmin etmenin imkansız olduğunu da.
+ Her
‘nasihatın’ kendileri için ‘doğru’ olmayabileceğini bilirler.
+
Nasihati, ancak konu hakkında bilgi
sahibi + başarılı + iyi niyetli kişilerden almak isterler. Biri eksik olsa hemen uzaklaşırlar.
+
‘Doğru’ dediğin nedir ki? Kim onu belirler? Güçlü olan mı? ‘Haklı’ olan mı? İyi
olan mı? Kötü olan mı? Kim? Doğrunun zamana, yere, kişiye özetle konjonktüre
göre değişebileceğini bilirler. Gerektiğinde mevcut konjonktürün atmosferinden
sıyrılmayı bilirler.
+ Hayalleri vardır, samimiyetle
inandıkları. Çünkü kendini ikna edemeyen kişinin başkasını ikna etme şansının
olmadığını bilirler.
+ Hızlı
koşarlar yükselmek için, başkalarının üzerine basmazlar. Çünkü başkasının
üzerine basınca 1 metre, koşunca 100 kilometre ilerleme ihtimali var, bunu çok
iyi bilirler.
+ Vizyonları vardır. Dar kalıplara
kendilerini hapsetmezler. Güneşi ıskalasalar dahi yıldızların arasında
yerlerini alırlar.
+
Çalışkanlardır, bir arı gibi. Tembelliği sevmezler. Oturup beklemek onlara
zulüm gelir. Çünkü aradıkları Simurg’un kendi
içlerinde olduğunu bilirler.
+ Titizdirler, yaptıkları işi önemserler.
Her zaman bir eksikleri vardır, ancak hatırlayıp da yapmadıkları yoktur.
+ Karar almayı severler, sorumluluktan
kaçmazlar.
+ Her
çiçekten alabilecekleri bir şeyler olduğunu bilirler. Sadece onu fark edebilmek
için gören gözlerle bakmak gerektiğini
bilirler.
+
Farklı bir sonuç elde etmek için farklı
bir şeyler yaparlar. Her gün aynı şeyleri yapıp bir şeylerin değişmesini
beklemezler.
+ Şansa
inanırlar. Ancak şansın ancak onu
bekleyene güldüğünü de bilirler.
+ Hayat
kısa. Az zamanda çok şey yapmak lazım. Bir taşla en az 3 kuşun
derdindedirler.
+ Mütevazidirler. Birilerinin onları
yukarılara çıkarıp, aşağı atmasına izin vermezler.
+
Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa. Talebin ve tüketicinin gücünü bilirler. Müşterisiyle tartışan
firmanın, öğrencisiyle tartışan hocanın sonun başlangıcını geçtiğini bilirler.
+
Slogan atmazlar, düşünürler. Bilime
ve teknolojiye güvenirler.
+
Asimetrik savaşın ne olduğunu, inovasyonun bir anda her şeyi
değiştirebileceğini bilirler. Rakiplerini küçümsemezler.
+
Değişimine ve talebe açıktırlar. Onlara sırt dönmenin binilen dalı kestiğini
bilirler.
+
Büyürler, büyüktürler, ancak onu korumanın daha zor olduğunu bilirler.
Hepinize
büyük ve güzel yarınlar diliyorum.
Selamlar,
sevgiler..
Farmakoloji
hemen herkesin vazgeçemediği bir dert.
Bir DERT, çünkü;
–
Öğrenmesi zor, gıcık ders
–
Nefret edilen ders
–
Uzaylılar bir gün aniden alıp götürse de kurtulsak dediğimiz ders
– Tek
başımıza çalışamadığımız
–
Ezberi yoğun
–
Karmaşık
–
Mekanizmaları çetrefilli
– Bir
derya, iç iç bitmez
– Sınav
için hangisi gerekli? Tahmin etmek zor
–
Klinik branşlardan bile daha dinamik
–
Sürekli yenileniyor, takip etmek zor
– Yeni
bilgiyi takip etmek şart
Ancak aynı zamanda bir VAZGEÇİLMEZ, çünkü;
+
Hastaların en nihayetinde bizden beklediği şey
+
Bilince bizi çok güçlü gösteren, fiyaka oluşturan ders
+
TUS’da adaylar arasındaki farkı belirliyor
+
Farmakolojiyi yapıp da kötü puan alan yok
+
Farmakolojiyi yapamayıp da iyi puan alan yok
+ İyi
puan alıp, güzel hedeflere yönelmenin gereği
+ Hemen
her branşın ihtiyacı
+ Her
branştan soru yaptırıyor
+ Çok
soru (240 sorudan en az 45’ini, bazen 55’ini) yaptırıyor
Vel
hasılı kelam:
*
Şikayetim var, cümle ilaçtan
*
Hayallerimi Hakim Bey, bağlasan durmaz
*
Gelsin sınavlar, sorular dört yandan
*
Fikrim firarda, sınavlara sığmaz, eyvah
* Gün
olur yerle yeksan olurum
* Gün
olur zafer benim, devri devranda
* Soru
üstüne soru sorsalar
* Ezber
uçar, öğrenilen iki sınavda, eyvah
* Çalışsan
olmuyor, çalışmazsan olmaz
* Ben
dursam Hakim Bey, tende hayalim durmaz
*
Okusan olmuyor, okumazsan olmaz
*
Kaleme tedbir koma, tek durmaz
(Şiirin
sözleri Sezen Aksu’nun Hakim Bey şarkısından esinlenip, modifiye edilmiştir)
Farmakoloji’nin en sevilmeyen ilaç
adlarını ezberlemek olsa gerek. Önceden hiç duymadığımız bir kelimeyi
ezberlemek kolay iş değil. Yabancı dil öğrenmekten bile daha zor aslında.
Yabancı dil öğrenirken bir süre sonra yapılan tek şey; yeterli sayıdaki kelimeyi
duygu ve düşünce düzleminde yeniden sıralamaktan başka bir şey değil. Sadece
100 kelime günlük iletişimi sağlamak için çoğu kez yeterli olabiliyor. Bu
yönüyle baktığımızda farmakolojide işler daha zor. Çünkü on binlerce kendi
başına devlet kelime sizi bekliyor.
Peki ilaç adları neye göre belirleniyor?
- Çoğu
kez mekanizmlarından esinleniyor. Soyadı –mab ile biten ilaçlar bu
grup içinde ilk akla gelenler. Bu soyad monoklonal antikorlar (Monoclonal AntiBody)
için kullanılıyor. Ancak aslında bu isimlendirmede başka şifreler de var.
– Fare
(mOuse) genetiği kullanılarak üretilenler: –Omab (örnek: Muromonab)
–
İnsanlaştırılmış (hUmaniZed) veya karışık (mİXed) genetiğe
sahip olanlar: –ZUmab, –Xİmab (Örnek: BevaciZUmab, RituXİmab)
*
Reseptör antagonisti olan ilaçlara soyad olarak –AN veya –ANT beğenilebiliyor.
–
Oksitosin reseptör ANtagonisti tokolitik ilaç: atosibAN
–
Glikoprotein IIb/IIIa ANtagonisti antiagregan: tirofibAN
–
Kannabinoid reseptör ANTagonisti: rimonabANT, taranabANT
–
Bradikinin reseptör ANTagonisti: ikatibANT, deltibANT
–
Büyüme hormonu reseptör ANTagonisti: pegvisomANT
* Bazen
mekanizması hakkında çok daha fazlasını söyleyebiliyor.
– FUL ESTrojen Reseptör ANTagonisti: FULvESTRANT
– OREKSin
reseptör ANTagonisti uyku ilaçları: suvOREKSANT, almOREKSANT
– Cholesterol Ester TRAnsfer Protein İnhibitörü
hipolipidemik ilaç: torCETRAPİb
–
Fakör XA Direkt ANtagonisti antiagregan: rivaroXA-b
(d) AN
– VİRal MATürasyon İnhibitörü
anti-HIV: beVİRİMAT
– VİRal
inTEGRAz inhibitörü anti-HIV: ralTEGRAVİR, elviTEGRAVİR
– AMiLİN reseptör
agonisti diyabetes mellitus ilacı: prAMLİNtid
–
Glutamat AMPA reseptör antagonisti epilepsi ilacı: perAMPAnel
– DOPAMin
D1 reseptör agonisti hipertansiyon ilacı: fenoIDOPAM
– AMİN yapıdaki
nörotransmitterleri sinapsta biriktiren: amfetAMİN
– ENdoTelin
reseptör ANtagonisti pulmoner hipertansiyon ilaçalrı: bosENTAN,
sitaksENTAN, ambriSENTAN
– VAzoPresin
resepTör ANtagonisti: koniVAPTAN, tolVAPTAN
* İlaç
isimleri neden genelde –İN diye biter? Çünkü çoğu bir İNhibitördür.
–
Muskarinik reseptörleri İNhibe eden: atropİN
–
Kalsiyum kanal İNhibisyonu yapan antihipertansifler: nifedipİN ,
amlodipİN
–
Histamin reseptörlerini İNhibe eden: simetidİN, famotidİN
* Bazen
ilacın daha uzun (Long) etkili olduğu ilk harfi ile hatırlatılmaya
çalışılabiliyor.
– Lantreotid;
oktreotid’den daha uzun etkili somatostatin analoğudur.
– Liraglutid,
eksenatid’den daha uzun etkili GLP-1 agonisti diyabetus mellitus ilacıdır.
* Bazen
onu üreten laboratuvardan ismini alır.
– WARFARİN= Winconsin Alumni Research Foundation ARİN
* Bazen
etken maddenin kısaltılmış halidir.
–
Gastrik ülserde kullanılan SUCRALFATE: SUCRose ALimunium
octasulFATE
–
Siklofosfamid’in ürotoksitesini engellemede MESNA: MerkaptoEtanSulfoNAt
* Bazen ait olduğu grubu ele vermeye çalışıyor.
– KOLin esteri parasempatomimetikler:
betaneKOL, karbaKOL
– PROSToglandin analogları: karboPROST,
dinoPROST, latanoPROST
– VazoPRESİN analogları: demoPRESİN,
terliPRESİN, feliPRESİN
– PÜRİN antimetabolitleri: merkaptoPURİN,
azatioPRİN, tioGUANİN
– Pirimidin (SİTozin) antimetabolitleri: gemSİTabin,
azaSİTidin
– GABA analoğu epilepsi
ilaçları: GABApentin, preGABAlin
– BifosfONAT yapıdaki osteoporoz ilaçları:
aledrONAT, pamidrONAT
– Aminoasit (DOPAmin) prekürsörü olan ilaçlar:
metilDOPA, levoDOPA, karbiDOPA, droksiDOPA
* Bazen yan etkisi hakkında bilgi verilmeye çalışıyor.
– İOD‘dan zengin olduğu için tiroid
disfonksiyonu yapan aritmi ilacı: amİODaron (bu özelliği olmayanlar
dronedaron, selivaron)
* Bazen karışıklığı engellemek için küçük şifreler
içeriyor.
– Anti-Tİroid ilaç: meTİmazol; Bir
NSAİİ: meTAmizol
– Bir Diyabet ilacı: klorpropamiD,
Bir antipsikotik: klorpromazin
* Bazen isimlerini mitolojiden alıyor.
– Morfin kelimesi Yunan mitolojisinde
düşlerin tanrısı Morpheus kelimesinden esinlenerek
üretilmiştir.
* Bazen tek harf ile bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
– Yeni nesil anti-Psikotiklerin hemen
hepsinde P harfinin geçmesi bir tesadüf değildir: klozaPin,
ariPiprazol, risPeridon, olanzaPin, Paliperidon,
ziPrasidon
– Veya potasyum kanal aktivatörlerinin bir
kısmında K harfinini geçmesi: minoKsidil, diazoKsid
gibi
Gördüğünüz gibi ilaçlara ismini verenler de onu
ezberlemeyi düşünenler gibi dertli, şifreler ile karışıklığı azaltmaya
çalışıyor. İlaç adlarındaki şifreleri bilmek farmakolojide daha kolay yol almak
için önemlidir. Bunlardan çok daha fazlası Altun Farmakoloji toplantılarında ve
seminerlerinde..
Selamlar, sevgiler…
Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) uzun ve ince
bir yol. Hedefe en iyi şekilde varmak için yolda karşılaşılabilecek genel
problemlere dair çözümler hakkında düşünmekte fayda var. Aşağıda
okuyacaklarınız hiç kuşkusuz en iyi veya tek çözüm yolu değil. Sadece sektörde
10 yıla yaklaşan bir tecrübenin gözlemleri ve önerileri olarak okunmalıdır.
* Motivasyonum düştü, ders çalışmaya
başlayamıyorum.
– Çalıma ortamınızı, sıkıldıkça
değiştirin. Birkaç gün çalışma salonunda, birkaç gün evinizdeki odanızda,
birkaç gün kütüphanede çalışmayı deneyin.
* Sayfanın sonuna geldiğimde ‘Ulan, az
önce ben ne okudum?’ diye şüphe duyuyorum. Okuduğuma konsantre olamıyorum.
– Bu hissiyat, çalışırken sadece harflere
veya kelimelere bakarak geçenlerde veya okuduğunu kognitif sistemde
işlemeyenlerde gelişir. Okuduğunuza konsantre olmak için her sayfanın sonuna
geldiğinizde o sayfada bulunan en önemli beş bilgiyi sayfa sonuna yazın.
Sayfanın sonuna geldiğinizde bunu yapmanız gerektiğini bildiğiniz için,
okuduğunuza ister istemez daha fazla konsantre olursunuz.
* Soru mu çalışsam, konu mu çalışsam?
Karar veremedim.
– Elinize bir soru bankası alın.
Çözemediğiniz soruların açıklamasını okuyun. Açıklamayı okuduğunuzda ‘Hadi ya,
demek cevabı buydu. Bak ben bunu aslında yapabilirdim. Nasıl da hatırlayamadım,
düşünemedim?’ diyorsanız bu soru eksiğiniz olduğunu gösterir. Ancak
açıklamaları okuduğunuzda ‘Hadi ya, waav, baksana böyle şeyler de varmış!’
diyorsanız bu da genellikle konu eksiğiniz olduğunu gösterir.
* Denemelerde, sınavlarda hep iki seçenek
arasında kalıyorum. Sorulara tereddütsüz bir şekilde ‘Aha da cevap budur!’
diyemiyorum.
– Bu, genelde az soru çözmüş veya hiç soru
çözmemiş kişilerin problemidir. Konu hakkında kabaca bilgisi olan ancak soruyu
net bir şekilde çözdürecek kadar konuya vakıf olmayanların sorunudur.
Açıklaması özenle hazırlanmış ve çeşidi bol bir soru bankası çözdükten sonra
sorun kalmaz.
* Ders çalışırken uyukluyorum.
– Sempatik sistem santrali uyarır.
Parasempatik sistem santrali gevşetir. Sempatik sisteminizi aktive edin.
Proteinli besinler, soğuk hava, stres ve heyecan sempatik sitemi uyarır.
Karbonhidratlı ve yağlı besinler, sıcak hava ve ümitsizlik parasempatik sistemi
uyarır. Protein ağırlıklı beslenme, hafif serin mekanlarda ders çalışma,
okuduğunuza karşı heyecan duyma performansınızı arttırır. Sayfa kenarındaki
boşluklara küçük notlar alarak, karmaşık bir konuyu kısa algoritmalara
çevirerek çalışmak da veriminizi arttırır.
* Okuduğumu, çalıştığımı hemen unutuyorum.
Hatırlayamıyorum. Sanki olduğum yerde patinaj yapıyorum, ilerleyemiyorum.
Doldur-boşalt, doldur-boşalt yaptığımı hissediyorum.
– Her okuduğunuza ‘Ben bunu nasıl
hatırlayacağım?’ gözüyle bakın. Her yere uyacak genel bir çözüm yok. Makro
çözüm yok, başarı mikro’da. Yerine göre küçük bir mekanizma, ilişkili bir
klinik bilgi, bir çağrışım, hayatınızdaki bir olay.. Her kilit bilgiyi bir
şekilde bir şeyler ile ilişkilendirmeye çalışın. İlişkilendirilmiş bilgiyi
çağırmak daha kolaydır.
* İlk okumada çok vakit kaybediyorum.
Hızlı okursam hiçbir şey anlamayacağımdan korkuyorum.
– Ayrıntı, konuya kabaca hakim olanların
ve belli bir düzeyi aşmış olanların çalışması gereken şeydir. İlk okumada
girilecek mevzular değildir. Çok yavaş çalışanlar ister istemez ayrıntıya
girmeye başlar. Hızlı demiyorum, ancak seri okuma sizi ayrıntıya girmekten
korur. Evet ilk okuma dahi olsa, seri çalışma yavaşa tercih edilmelidir.
* Ezberlenmesi gereken şeylerin baş
harflerinden kelimeler oluşturuyorum. Ancak sayıları arttığı için bir süre
sonra her şey karışıyor. Ne anlama geldiklerini, nerede faydalı olduklarını
unutuyorum.
– Bu durum, oluşturulan kelimenin konu ile
ilgisiz olmasından kaynaklanır. Oluşturduğunuz kelime devrik olabilir, ancak
lütfen kenarından veya kıyısından bile olsa konu ile ilişkili olsun.
* Bıktım, usandım. Hiç çalışasım yok.
– TUS’un ne kadar önemli bir kavşak
olduğunu düşünün. Bir yola girdiniz artık, dönüşü yok. TUS, köprüden önceki son
çıkış. Şimdi çalışmazsanız ileri de çok daha fazla çalışmanız gerekecek. Kırk
yıl çalışma şartları ağır, nöbetleri yoğun, geliri az bir mesleği yapmak da
var; nöbeti olmayan, görece çalışma şartları nezih ve geliri yüksek olan bir
mesleği yapmak da var. Altı aylık bir azim ile yaşayabileceğiniz kırk yıllık
refahı düşünün.
Hiç kuşkusuz tüm sorunlar bunlar değil.
Sadece sık karşılaşılanlar hakkında fikir ve çözüm önermeye çalıştım. Hepinize
emeğinizin hakkını alacağınız güzel günler diliyorum.
Selamlar, sevgiler.
Türk
Dil Kurumuna göre kalite ‘bir ürünün
bilinen en iyi özellikleri bünyesinde taşıması durumudur’. Hiç kuşkusuz
herkes her zaman en iyi özelliğe sahip (kaliteli) olana ulaşmak ister. Ancak
çoğu kez kaynaklar sınırlıdır, istekler ise sınırsızdır. Bu da, iktisadı
gerektirir. İktisadın temel amacı kaynakları en verimli şekilde kullanarak
kişiye mümkün olan en fazla faydayı sağlamaktır. Kaynaklardaki kısıtlılık
kişileri bazı konularda kaliteli olandan uzaklaştırabilir. Peki kişi kaliteyi
ne zaman arar veya aramalıdır?
Kalite
ihtiyacı aşağıdaki sorulara kişinin verdiği cevaba göre değişir:
* Önemli mi?
* Telafisi mümkün mü?
* Çıkış maliyeti yüksek mi?
* İkincil kazanç içeriyor mu?
Eğer bu
sorulara ‘evet önemli, telafisi mümkün değil, etki alanı geniş, çıkış maliyeti
yüksek, ikincil kazancı fazla’ diyorsanız kalite mutlaka bulmanız gereken
şeydir.
–
Önemlilik, kişinin beklentisine göre değişebilen bir kavram. Bir anne için
çoğunun yediği mama giydiği ayakkabıdan daha önemli olabilir. Bir adölesan için
kullandığı cep telefonunun markası yediği yemekten önemli olabilir.
–
Telafi edilebilirlik hiç kuşkusuz istenen ve çoğu kez de bulunabilen bir şey.
Ancak geçen zamanın ve kaçırılan fırsatların telafisi mümkün değildir.
–
İnsanlar bir işe girerken genellikle elde edebilecekleri karı düşünürler. Ancak
akıllı yatırımcı öncelikle çıkış maliyetini hesaplar. Çıkış maliyeti aldığınız
kararın yanlış olduğunu anlayıp onu yapmaktan vazgeçtiğinizde önünüze düşen
faturadır. Akıllı yatırımcı çıkış maliyeti yüksek olan işlere girmez.
–
İkincil (sekonder) kazanç, kişinin o işi yaptığı için elde ettiği statüden veya
konjonktürden dolayı ulaşacağı diğer faydalardır. Bazen ikincil kazançlar o
kadar çok olur ki, kişi o kalemde zarar ettiğini bildiği halde yine de o işe
girer. Çünkü toplamda kar ettiğini bilir.
Peki Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS)
hazırlık sürecinde kalite gerekli mi?
– TUS önemlidir: Elli yıl boyunca
hangi organ veya sistem ile ilgileneceğimizi, hangi şartlarda çalışacağımızı
belirleyecek bir sınav olduğu için önemli olduğunu söylemek sanırım yanlış
olmayacaktır. TUS bence köprüden önceki son çıkış! Elli yıl nöbet tutmadan,
icapçı olmadan, rahat bir ortamda, yüksek gelir elde edecek işi yapmak da var.
Yapmamak da var. Bir ömür istediğiniz ve mutlu olduğunuz işi yapmak da var,
yapmamak da.
– TUS’un telafisi zordur: Telafisi için en iyi ihtimalle 6 ay
beklemek gerekir. Ancak bu 6 ay, aslında çoğu kez 1 yıl, sizi çıkmakta çok
zorlanacağınız yollara sürükleyebilir.
– TUS’un çıkış maliyeti yüksektir, erken
kazanmanın maddi ve manevi faydası çoktur: Kaliteden ödün vererek yanınıza kar
kaldığını düşündüğünüz indirim (fiyat farkı), kaybedebileceğiniz şeylerin
yanında (geç kazanma, para-emek kaybı, zorunlu bir saha tecrübesi, hayattaki
bazı önemli kararların ertelenmesi) çok küçük ve komiktir.
Dolayısıyla,
tereddüt etmeden cevap vermek gerekiyor: Evet, TUS kesinlikle kalite’yi hak
ediyor.
Peki
TUS için kalite nerede? Ucuz ve yarını olmayan hesapları bırakın, aklınıza ve
vicdanınıza danışın. Size en doğru cevabı verecektir.
Selamlar,
sevgiler..
Bol
soru çözenler, hep emeğinin hakkını tam alanlar oluyor. Konu çalışmak, bilgiyi
dışarıdan beyine (dışarı>beyin) transfer eder. Soru çözmek, beyindeki
bilgiyi dışarı (beyin>dışarı) transfer eder. Ve bu, sınavda tam da sizden
istenen şeydir. Gerçek sınavda sizden istenen şeyi en iyi şekilde yapmanın şartı o
yoldan (beyin>dışarı) çok kez geçip pratik yapmaktır 'Hele önce konuyu tam oturtayım sonra soru çözerim' veya 'bilgiyi
bilirsem soruyu nasıl olsa yaparım' doğru bir düşünce değildir. Konu bilgisi
hiçbir zaman tam oturmaz, soru çözmeden asla oturmaz..
Soru
çözmek:
1. Bilgiyi geri çağırmanızı pratikleştirir
2. Bilgiyi kullanmayı öğretir
3. Bol soru, bilginin nasıl sorulabileceği hakkında fikir sahibi olmamızı
sağlar
4. Bilgiyi çeldiricisi ile birlikte görmemizi ve öğrenmemizi sağlar
5. Sizin değil, sınavı hazırlayanların neyi önemsediğini ve size neyi
soracaklarını anlamanızı sağlar
6. Önemsiz yerlerde gezinmenizi engeller, sonuca yönelik nerelere özellikle
emek vermeniz gerektiğini öğretir
7. Konu bilgilerini pekiştirmenizi sağlar
8. Klinikler arası sentez yapmanızı kolaylaştırır
9. En önemlisi sizden isteneni pratik etmenizi sağlar
Her şeyi önceden yapmaya çalışıp, sizden
gerçek sınavda istenecek şeyi (soru çözmek) en sona bırakmak ve hatta bazen
yapmamak ancak bir akıl tutulması olabilir. Sonuçta TUS sözlü değil bir test
sınavıdır, bunu unutmayın.
Hepinize bol verimli ve sonucunu keyifle
yaşayacağınız çalışmalar diliyorum.
Selamlar, sevgiler..
* eTWOposide: Topoizomeraz II‘yi
inhibe eder. G2 dönemine etki eder
* BupPROpiyon: Nikotin bağımlılık
tedavisinde kullanılır (buspiron bir anksiyolitiktir)
* P(ower)oksetin: Etkisi güçlü (power)
SSRI grubu antidepresandır
* torCETRAPİB: Colestrerol Ester TRAnsfer Protein İnhiBisyonu
yapar
* FULLvESTRANT: FULL ESTrojen Reseptör ANTagonistidir
* bosENTAN,sitaksENTAN: ENdoTelin
reseptör ANtagonistleridir
* LOWastatin: Etki gücü LOW‘dur
(düşüktür). En kısa etkili anjiotensin reseptör blokörüdür
* Mikrotübül inhibitörleri: hücreyi M döneminde, Metefazda, Mitozda
durudurur
* tioGUANİN, merkaptoPÜRİN, azatioPRİN: PÜRİN antimetabolitleridir
* BİYO-EŞDEĞER: BİYOyararlanımın EŞDEĞER olması
demektir
* İYON tuzağında ilaç İYONize
olduğu ortamda birikir
* VİGABATRİN: Vİnil
yapıdaki GABA TRansaminaz İNhibitörüdür
* klorpropamiD: Diyabet ilacıdır
(karışmasın klorpromazin antipsikotiktir)
* alDehid dehidrogenenazı inhibe eden: Disülfiram’dır
(karışmasın alkol dehidrogenazı inhibe eden fomepizoldur)
* dihidropteorat Sentetazı inhibe
eden: Sulfonamidlerdir (karışmasın dihidrofolat redüktazı inhibe
eden trimetoprimdir)
* naloXan: opoid antagonistidir (X)
(karışmasın nalbifin bir parsiyel agonisttir)
* ganireliX: gnrh antagonistidir (X)
(karışmasın gonadorelin bir agonisttir)
* meTİmazol: Tİroid ilacıdır
(karışmasın metamizol bir nsaii’dir)
* finaSterid: 5-alfa redüktaz
inhibitörüdür (karışmasın flutamid testosteron reseptör blokörüdür)
* sitoGLİPtİN: Glukagon Lİke Peptid
yıkımını İNhibe eder
* Vezamikol: asetilkolinin Veziküle
girişini engeller (karışmasın kolin reuptake’ini inhibe eden hemikolinyum’dur)
* mao-B özelikle Beyinde (Brain)
bulunur (mao-A heryerde:Anywhere bulunabilir)
* glutamatın Metabotropik reseptörü Mglu’dur
(iyonotropik olanlar nmda, ampa ve kainat’tır)
* barbiDURATION (barbitüratlar) klor
kanallarının açık kalma SÜRESİNİ uzatır (karışmasın
benzodiazepinler özellikle açılma frekansını arttırır)
* FLUvastatin: Etkisi FLU (silik)
olan statindir
* GEBElerde güvenli
antihipertansifler: Hidralazin, Metildopa, Labetalol
(HaMiLe)
* en Hepatotoksik genel anestezik: Halotandır,
en fazla Metabolize olan Metoksifluran’dır
* Rifampin ve Ribavirin: Rna
polimerazı inhibe eder
Selamlar, sevgiler…
Mekanizma: Amfetaminler amin yapıdaki nörotransmitterleri
(Noradrenalin, Dopamin, Serotonin) sinaptik aralıkta biriktirir.
* Sınav kaygısıyla
girebileceğiniz depresyondan sizi korur. Sınav aksiyetenizi giderir. (Serotonin
& Noradrenalin artışı: Antidepresan ve anksiyolitik etki)
* Onu mu işaretlesem
yoksa bunu mu acaba? derdiniz kalmaz! İşaretlediğiniz soruya geri dönüp,
işkillenip cevabı yanlışı ile değiştirmenizi engeller. Keşke cevabı
değiştirmeseydim söylemi tarih olur. Sizi obsesyondan kurtarır (Serotonin
artışı: Antiobsesif etki)
* TUS kilolarını
engeller. Strese girdikçe yiyip içip tombullaşmanıza izin vermez. Yeni büyük
beden pantolon almanıza gerek kalmaz. Yani kişisel ekonominize faydası da
vardır. İştahı azaltır. Göbek çevresi yağlarınızdan kurtulursunuz.
(Serotonin artışı: İştahta azalma, Noradrenalin artışı: Lipoliz (Beta-1 &
Beta-3))
* Daha TUS’a çok var,
iyisi mi biraz daha fosur fosur yatayım diyemezsiniz. Uyanıklık merkeziniz
(Locus coeruleus) sürekli uyarılır. Gece saat 2’de dahi çevrenize cin gibi
bakarsınız. Gece bekçiliğine dahi başlayabilirsiniz. (Noradrenalin &
Seroronin artışı: Uykuda azalma)
* Yok yok ben bu TUS
birşey yapamayacam diyerek karamsarlığa düşmenizi engeller. Kendinize güveniniz
artar. Küçük dağları zaten siz yaratmış olursunuz, büyükler hakkında ise sadece
biraz şüpheniz vardır. (Noradrenalin & Serotonin & Dopamin artışı:
Özgüven artışı)
* Kognitif sisteminiz
(ARAS) hızlanır. Yumurta kapıya geldiğinde olduğu gibi, sıkışık durumlarda hiç
akla gelmeyecek orjinal çözümler ve yöntemler geliştirmeniz kolaylaşır. (Noradrenalin
artışı: Kognitif aktivasyon)
* Kan şekeriniz
yükselir. Beyniniz daha fazla çalışsın diye sürekli alıp tükettiğiniz çikolota
ve gofret masrafından kurtulursunuz. (Noradrenalin artışı: Hiperglisemi
(Beta2))
* Kan basıncınız artar.
Beyin perfüzyonunuz hızlanır. (Noradrenalin artışı: Vazokonstriksiyon
(alfa1), Taşikardi & Renin sekresyonu (Beta1))
* Okuyorum okuyorum hep
unutuyorum lafını daha nadir söylemeye başlarsınız. Santral sinir sistemi
aktiviteniz artar. Belleğiniz genişler. Konsantrasyonunuz artar. Mental
performansınız artar. Mental berraklık gelişir. (Noradrenalin artışı)
* Sınav sırasında
boğulacak gibi oluyorum, bazen nefes alamadığımı düşünüyorum söylemi tarih
olur. Bronşlarınız genişler, solunum sayınız artar. Kan oksijen satürasyonunuz
yükselir. Hiperkarbinin neden olduğu depresan etkiler azalır. (Noradrenalin
artışı: Bronkodilatasyon (Beta2))
* Göz bebekleriniz
büyür. Görme alanınız genişler. Midriatik etki hipermetropiye neden olur.
Hipermetropik göz uzağı daha iyi görür. Yapmam deme! Bakarsın lazım olur kopya
çekmen gerekirse, bu etkilerin faydasını tahmin edebliyor musun? (Noradrenalin
artışı: Midriazsi (Alfa1))
* Ya sınavda sıkışırsam
ne yaparım? diye dertlenmenize gerek kalmaz. Mesane sfinkteriniz kasılır,
detrüsörünüz gevşer. Mesane kapasiteniz artar. (Noradrenalin artışı:
Miksiyonda güçlük (Alfa1 & Beta2))
* TUS için kapandım
çalışıyorum, çevremde hiç arkadaşım kalmadı demezsiniz. Hallisinasyon sonucu
edindiğiniz hayali arkadaşlarınızla her vakit her yerde görüşebilirsiniz (Dopamin artışı: Psikoz, Hallisinasyon)
Önemli not: Bu yazı amfetamin kullanımını provoke etmek için
değil, etkilerini hatırlamanıza yardımcı olmak için yazılmıştır!